Travma Sonrası Stres Bozukluğu (Tssb)

Travma sonrası stres bozukluğu ile çocukluk döneminde yaşanan travmatik yaşantılar birbirinden ayrılır. Yetişkinlikte yaşanan travmatik olaylar kimliği kemirirken çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar kimliği bozar, kimlikte kalıcı hasara neden olur. Bu yazıda yetişkinlikte yaşanan travma sonrası stres bozukluğundan bahsedeceğim.

Travmatik yaşantı deprem, sel, tecavüz, cinsel taciz, trafik kazası ve yangın gibi kişinin normal giden hayatını sekteye uğratan kendisine, dışardaki insanlara, dünyaya olan güvenini sarsan olaylara denir. Travma sonrası stres bozukluğu ise kişinin yaşadığı bu olaylara verdiği normal, insani tepkilerdir. Kişinin bu olayları bizzat kendisinin deneyimlemesinin yanında bu travmatik yaşantıyı izlemesi ya travmaya tanık olması da travma sonrası stres bozukluğuna neden olur.

Travma sonrası stres bozukluğunun üç belirtisi vardır;

● Aşırı uyarılma
● Müdahale
● Büzülme

Travma
Travmaya maruz kalan kişi başlangıçta her hangi bir tehlikeye karşı tetikte ve gardını almış olarak bekler. Her an travmatik olayı tekrar yaşayacakmış gibi tedirgin olur. Müdahaleci semptom dediğimiz bu semptomlar olayı takip eden birkaç haftada ortaya çıkar. Bu semptomlar üç ile altı ay arasında hafifler ve zamanla etkisini kaybeder. Müdahaleci semptomlar azalırken uyuşukluk ve büzülmeci semptomlar onun yerini almaya başlar. Travmatize insanlar artık korkmuyor gibi görünebilir, önceki hayatına devam ediyor gibi görünebilir. Fakat rutin hayatına döndüğünde olaylara verdiği anlam gerçekçi değildir. Sık sık kendisini dışardan izliyormuş hissine kapılır,kendine yabancılaşma , uyuşukluk, kopma, gerçeklikle bağlantının azalması, travmayı takip eden süreçte 6. Aydan sonra olur. Travmatize kişinin içi cansızlaşmış gibidir. Travmanın açtığı duygusal yara ise uzun süre kalır yani travmaya uğrayan kişiler ruhsal olarak sakat kalır.


Aşırı uyarılma; ,Travma sonrası stres bozukluğu nda özelikle ilk bir kaç haftalık dönemlerinde karşılaştığımız bir durumdur. Kişide sürekli bir tehlike beklentisi olur. Sık sık irkilme, basit uyaranlara yüksek tepkiler verme, hızlı öfkelenme ve panik davranışları, insanlara tahammülün azalması, travmatik yaşantının herhangi bir hatılatıcısına yüksek tepkiler verme şeklinde görülür. Örneğin deprem sonrası kişinin depremi hatırlatan bir konuşmaya ani ve yüksek tepkiler vermesi, sinir krizi geçirmesi gibi.

Travma Müdahale
Tehlikenin geçmesinden uzun bir süre sonra bile travmatize insanlar olayı şimdiki zamanda sürekli tekerrür ediyormuş gibi yeniden yaşarlar. Hayatlarının normal seyrini devam ettiremezler zira travma normal yaşantıyı tekrar tekrar kesintiye uğratır. Zaman travma anında durmuş gibidir. Travmatik an anormal bir hafıza biçiminde kodlanmıştır. Rüyalarda ve gündelik hayatta zihne sürekli travmatik an ile ilgili görüntüler gelir. Gündelik hayatta yaşadığımız olaylar hatıralar zamanla bulanıklaşır, eklemeler olur, değişir. Travmatik hatıralarda ise durum farklıdır. Travmatik anı kişinin zihnine geldiğinde çok canlıdır ve değişmez. Kişi yaşadığı travmatik anıdan bahsederken aynı kelimeleri, aynı jest ve mimikleri kalıp cümleler halinde tekrarlar. Travmatik anının görüntüleri zihne kare kare parçalara ayrılmış bir şekilde gelir. Bu görüntüler zihne her geldiğinde kişinin hissettiği acı, bedensel duyum travma anında yaşadığıyla aynıdır.

Büzülme; Travma sonrası stres bozukluğu nun en son evresi büzülmedir. Travmatize olmuş kişi diğer iki aşamadan sonra bu evreye geçer. Bu evre ömür boyu sürebildiği gibi psikoterapi desteğiyle geçebilir de. Bu evrede kişide travmadan sonra yaşadığı yüksek tepiler gözlenmediği için kişinin iyileştiği, travmanın etkisinin geçtiğine dair bir yanılsama olur. Bu evrenin en önemli özelliği kişinin dış dünyadan yavaş yavaş uzaklaşması, yalnızlaşması, rutin hayatını dar bir çerçeve içinde geçirmeye başlamasıdır.

TRAMAYA VÜCUDUN VERDİĞİ TEPKİ ZİHİNDE KALICI HASARA NEDEN OLUR
Travmanın zihinde bu denli kalıcı hasara sebep olması merkezi sinir sistemindeki değişikliğe dayanır. Yüksek bir seviyede adrenalin ve diğer stres hormonları dolaşıma verildiğinde hafızaya derin izler kazınır.

Yüksek sempatik sinir sistemi uyarılması durumunda hafızanın dilsel kodlamasnın inaktive olduğu ve merkezi sinir sisteminin hayatın başında hakim olan hafızanın duyusal ve resimsel biçimlerine geri döndüğü gözlemlenir.

Yani travmatik anıda stresin etkisiyle vücutta adrenalin salgılanmaya başlar. Adrenalin heyecanlandığımızda, korktuğumuzda salgılanan bir hormondur. Vücutta adrenalin salgısı arttığında ve stres uzadığında beynin mantıklı olan tarafı kitlenir. Bu da yaşanan anının bebeklerdeki gibi bedene kaydedilmesine sebep olur. Bedende hissedilen acıya zihinde kare kare resimler eşlik eder.

Travmatik hatıralar diğer hatıralara benzemez, travmatik rüyalar da diğer rüyalara benzemez. Travmatik rüyalar çoğu zaman travmatik anının tıpatıp aynısı şeklinde fragmanlara benzer. Normalde bizim zihnimiz rüya görürken rüyadaki sembolleri kapatır, fluleştirir, değiştirir. Travmatik anıdaki rüyalarda bu tip işlemlerin hiç birisi kullanılmaz. Travmatik anının aynısını görürüz. Bu rüyalar esnasında küçük, önemsiz gibi görünen pek çok ayrıntı olur. Örneğin bir çiçek, bir vazo, bir kalem bu eşyalar kişinin rüyasında korkutucu imgeler olara karşımıza çıkar.

TRAVMADAN SONRA UZUN YILLAR GEÇSE BİLE KALICI OLAN DUYGULAR
Travma kişinin temel güven duygusunu bozar. Temel güven duygusu çocuğun ilk ilişki kurduğu kişiyle yani annesiyle kurduğu ilişkiye dayanır. Çocuk anneyle kurduğu ilişkide dünyaya güvenmeyi, insana güvenmeyi öğrenir. Dolayısıyla travmaya uğrayan kişilerin insanlarla ilişkileri bozulur, dünyanın güvenilir bir yer olduğuna dair gelişen temel güven duygusu bozulur. Kişinin aile, arkadaşlık, dostluk, sevgililik bağlarını bozulur. İnanç sistemi bozulur. Kişinin dine ya da tanrıya olan inancı zedelenir. Travma durumunda örneğin tecavüze uğrarken kişi tanrıdan yardım ister, annesini onun kurtarmasını bekler, Çağrısına kulak verilmediği düşünen kişi ise yalnız ve korumasız hisseder. Ondan sonra kişide yabancılaşma ve kopma duygusu oluşur. Travma sonrası kişilerde oluşan üç temel duygu vardır utanç, suçluluk, kendinden ve diğerlernden şüphelenme.

Travmaya seyirci kalan kişilerde de benzer bir durum ortaya çıkar. Örneğin savaşta arkadaşları gözünün önünde ölen kişiler utanç ve suçluluk duygusu yaşar. Kurtarabileceklerini düşündükleri herhangi birisinin tecavüzüne seyirci kalan kişiler, yangında ailesinin yokoluşunu izleyenler, depremde binanın yıkılışını izleyenler, trafik kazasında yakınlarını kaybedenler. Bu kişilerin hepsinde çok yoğun utanç ve suçluluk duyguları olur. Diğerinin hayatını korumak için kendi hayatlarını riske atmadıklarını düşünürler.

Travma sonrası stres bozukluğu nun etkisi, süresi ve şiddeti kişinin kimliğine ve kişiliğine göre değişim gösterir.